Haber: NİSANUR YILDIRIM/ Kamera: EYLEM LADİN DEĞER
Avrupa Birliği (AB) Araştırmacı Gazetecilik Ödülleri bugün Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen tören ile sahiplerini buldu. “Atatürk Havalimanına Millet Bahçesi Operasyonu” haberiyle ödül alan Çiğdem Toker, “Gazeteciliğin zor zamanları bitmiyor. Şimdi yine böyle bir zor zamandayız. Barış dilinin ne kadar önemli olduğunu bu vesileyle buradan paylaşmak istiyorum. Kolay olan savaş dilidir. Ötekileştirmek, hasımlaştırmak bunda bir hüner yoktur. Ama savaş dışında barış dili anlamayı, kafa yormayı, biraz daha çaba göstermeyi gerektiriyor. Hepimizin buna ihtiyacı var” dedi.
Batı Balkanlar ve Türkiye AB Araştırmacı Gazetecilik Ödülleri bugün Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen tören ile sahiplerine takdim edildi. AB desteğiyle Gazeteciler Cemiyeti ve Balkan Araştırmacı Gazetecilik Ağı tarafından verilen ödüller için düzenlenen törende üç habere derece ödülleri ve bir habere Jüri Özel Ödülü verildi. Törene birçok ülkenin yabancı misyon temsilcileri ve gazeteciler katıldı. Ödül kazanan gazeteciler ve haberleri şöyle:
-Murat Ağırel, “Uyuşturucu Kıskacında Türkiye”
-Doğu Eroğlu, “Belgeleriyle BTK-gate”
-Çiğdem Toker, “Atatürk Havalimanına Millet Bahçesi Operasyonu”
-Seyhan Avşar, “FETÖ Borsasına Bomba Gibi Düşecek: Tamince Pazarlığının Ses Kaydını Dinledim”
Gazeteciler Cemiyeti Başkan Vekili Savaş Kıratlı, açılış konuşmasında şunları söyledi:
“İYİ GAZETECİLİK İÇİN YÜRÜTTÜĞÜMÜZ TÜM FAALİYETLER, BALKAN ARAŞTIRMACI GAZETECİLİK AĞI İLE ORTAK YÜRÜTTÜĞÜMÜZ BU PROJEYLE TAMAMLANIYOR”
“Bu kadar çok ve önemli çalışmayı bir arada yürütebilen hemen hemen tek basın kuruluşu olarak Gazeteciler Cemiyeti sizden aldığı güvenle bu gururu taşımaktadır. Nitelikli gazeteciliği güçlendirmek ve desteklemek, bu alanın en iyi örneklerini teşvik etmekten geçiyor. İyi gazetecilik için yürüttüğümüz tüm faaliyetler, Balkan Araştırmacı Gazetecilik Ağı ile ortak yürüttüğümüz bu projeyle tamamlanıyor, bütünlük kazanıyor. Dünyaya barışın hakim olduğu, her türlü farklılıklara karşın halkların huzur içinde bir arada yaşadığı daha mutlu günlerde sizlerle yeniden buluşmayı arzu ediyoruz.”
Açılış konuşmalarının ardından gazetecilere ödülleri takdim edildi. Bu ödüle layık görüldüğü için teşekkür ederek konuşmasına başlayan Çiğdem Toker, şunları kaydetti:
“SAVAŞ DIŞINDA BARIŞ DİLİ ANLAMAYI, KAFA YORMAYI, BİRAZ DAHA ÇABA GÖSTERMEYİ GEREKTİRİYOR. HEPİMİZİN BUNA İHTİYACI VAR”
“Ceplerdeki telefonlarla ve iletişim teknolojisindeki gelişmeyle herkesin ama herkesin birer içerik üreticisine dönüştüğü bu çağda gazeteciliğin ayırt edilmesi önem kazanıyor. Hakikatin peşinde olan gazeteciliğin, dosya haberciliğinin, fikri takibin ayırt edilmesi büyük önem kazanıyor. Bu ödül bunun için kıymet taşıyor. Gazeteciliğin zor zamanları bitmiyor. Şimdi yine böyle bir zor zamandayız. Barış dilinin ne kadar önemli olduğunu bu vesileyle buradan paylaşmak istiyorum. Kolay olan savaş dilidir. Ötekileştirmek, hasımlaştırmak bunda bir hüner yoktur. Ama savaş dışında barış dili anlamayı, kafa yormayı, biraz daha çaba göstermeyi gerektiriyor. Hepimizin buna ihtiyacı var.”
Doğu Eroğlu ise şu konuşmayı yaptı:
“NEREDEYSE HİÇBİR HABER MERKEZİNDE ARAŞTIRMACI GAZETECİLİK İÇİN AYRILMIŞ BİR KADRO YOK”
“Neredeyse hiçbir haber merkezinde araştırmacı gazetecilik için ayrılmış bir kadro yok. Araştırmacı gazetecileri editörleri de sevmez. Çünkü yapılacak çok iş var. Bu kadar çok yapılacak iş varken araştırmacı gazeteciler birçok dosya üzerinde çok fazla vakit harcarlar. O dosyayı getirdiklerinde ama yayın mecralarını diğerlerinden ayıran şeyler ortaya çıkar. Bir denge kurulması gerektiği doğru. Günde 10 haber girebilen editörlerimizin olması lazım ki şu an içinde geçtiğimiz süreçte haber mecraları ayakta kalabilsin.”
Ödülünü cezaevindeki gazeteci Barış Pehlivan’a ithaf eden Murat Ağırel ise ödül konuşmasında şunları söyledi:
“O ENGELLENMİŞ YAZIYLA BUGÜN AB DESTEKLİ GAZETECİLER CEMİYETİ’NİN ÖDÜLÜNÜ ALIYORUM”
“Bu yazıyı yazarken tüm dünyadaki insanlığı çok ciddi tehdit eden, inanılmaz boyutlara gelmiş olan uyuşturucu ticaretinin hangi boyutlarda olduğunu araştırarak başladım. Daha önce rota konumunda olan Türkiye’nin Balkan rotasından çıkıp artık bir pazar haline geldiğini ve bunun hangi aşamalardan geçtiğini belgeleriyle birlikte kamuoyuna aktarmaya çalıştım. Karşılaştığımız manzaraysa dehşet verici bir boyuttaydı. Tüm insanlığı tehdit eden, uyuşturucuyla mücadelede biz gazeteciler de üzerine düşen görevi, bu yapıların arkasındaki kişileri belgeleriyle birlikte sunmak diye düşünüyorum. Gazetecilik çok zor bir dönemden geçiyor. Benim bu yazılarım bir yazı dizisine ait. Ben bu ilk yazı dizisini yazdığımda Yeniçağ gazetesinde yazdım. Yazım engellendi. Ardından yazımı genişleterek tekrar yazdım. Yazım ikinci kez bir daha engellendi. Ben o engellenmiş yazıyla bugün AB destekli Gazeteciler Cemiyeti’nin ödülünü alıyorum. Türkiye’deki gazeteciliğin ne anlama geldiğini ve artık baskının ne boyutta olduğunu en net olarak bu örnekten görebiliriz. Bugün gazetecilik mesleğini gerçekten yapmaya çalışan birçok insan ağır bedeller ödüyor. Gazeteciler cezaevlerinde hapsedilmiş durumda. Ben de ödülümü dostum, aynı gazetede çalışmaktan onur duyduğum, cezaevinde olan Barış Pehlivan’a ve tüm gazetecilere ithaf etmek istiyorum.”
Çiğdem Toker, ANKA Haber Ajansı’na İsrail-Filistin arasında yaşanan savaşa ilişkin şöyle konuştu:
“ŞU SÖYLEDİKLERİM YÜZLERCE ÇOCUĞUN BOMBARDIMANDA YAŞAMINI KAYBETTİĞİ BİR GERÇEKLİĞİN İÇİNDE AŞIRI İYİMSERLİK, ROMANTİZM YA DA AKIL DIŞI BİR ŞEY GİBİ GELMESİN. BİZİM CESARETLE BUNLARI SÖYLEMEYE İHTİYACIMIZ VAR”
“Barış gazeteciliğinin daha doğrusu gazetecilikte, habercilikte barış dilinin ne kadar yaşamsal bir önem taşıdığını bugünlerde daha iyi anlıyoruz. Siyaset ötekileştirir. Medya da buna genellikle araç olur. Bazen bilerek bazen bilmeyerek. Zor olan barış dilini kurmaktır. Savaş dilinde de kimin kimi yendiği, kimin ne kadar güçlü olduğuyla ilgili burada bir hüner, beceri gerektiren bir şey yok. Barıştan yana tutum almak, barış dilini benimsemek anlamayı, empati yapmayı gereksinir. Bu da biraz çaba gerektirir. Sadece gazetecilerin değil hepimizin aslında buna ihtiyacı var. Şu söylediklerim yüzlerce çocuğun bombardımanda yaşamını kaybettiği bir gerçekliğin içinde aşırı iyimserlik, romantizm ya da akıl dışı bir şey gibi gelmesin. Bizim buna ses vermeye, biraz daha yürekli olmaya, cesaretle bunları söylemeye ihtiyacımız var. Bir ses daha fazlası çok anlam ifade eder.”
Murat Ağırel, ANKA Haber Ajansı’na İsrail-Filistin arasında yaşanan savaşa ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“KENDİ GAZETECİSİNİN VEFAT ETTİĞİ BİR YERDE HABERİNİ YAPAMAYAN KURULUŞUN ADI MEDYA DEĞİLDİR”
“Gazetecilik, bir ülkenin veyahut da şahısların, bireylerin, devleti yaratan organların tarafında olmak değildir. Gazetecilik tarafsız şekilde insan hayatını önceleyen ve aynı zamanda insan hayatının yanında kamuoyunun bilgi edinme kapsamında mesleğini icra eden kişilerden oluşur. Kendi gazetecisinin vefat ettiği bir yerde haberini yapamayan kuruluşun adı gazeteci, medya değildir. Ne yazık ki ülkemizde gazeteciliğin değerleri çok aşınmış durumda. Ülkemizde meslektaşlarımızın suçsuz yere cezaevlerinde kaldığını görüyoruz. Dünyada yaşanan savaşı tarafsız şekilde, sivil insanlar hayatını kaybederken, tarafsız ve objektif şekilde verilmesi gerekirken herkesin kendi gözlüğünden okurlarına haberi yansıtmaya çalıştığı bir dönemde ne yazık ki her şeyi biz de üzülerek takip ediyoruz. Bizler haber yapmaya gitmek istiyoruz ama ne yazık ki yurt dışına çıkamıyoruz. İzinler alamıyoruz. Oradaki kişiler bizim orada olmamızı istemiyorlar. Orada olan arkadaşlarımız, bir avuç kadar kalemini namus bilen insanlar bunu yapıyor. Ama birçoğu da ne yazık ki gazeteciliğin etik değerlerine sığmayan haberler yapıyorlar.”
Doğu Eroğlu, ANKA Haber Ajansı’na şunları söyledi:
“Ben mesleğe başladığımda daha çok genç gazetecilik, muhabirlik yapmak istiyordu. Hayallerinde bunlar daha çok yer tutuyordu. Gazeteciliğin içinde bulunduğu kıskaç, artık gençleri bu mesleğe karşı biraz daha temkinli davranmaya itiyor. Ben de daha çekimser davranmak zorunda kalıyorum. Çok olumlu bir tablo ortada yok. Benden de genç isimlerin ödül almasını temenni ederim.”